Yıl: Temmuz 2022
O gün 55 yaşına basmıştı. Doğum
gününde salıvermişlerdi onu cezaevinden. Dile kolay 8 yıl olmuştu soğuk
parmaklıkların yüzüne kapatılalı. Koca demir kapının ardından büyük bir sesle
kapanması ile irkildi. Ama ardına bakmadı. Derin bir nefes aldı. Ciğerlerine özgürlüğü
doldurdu. Gülümsedi karşıda parkta bir simitçi görünce. Yavaş adımlarla
simitçiye doğru adımladı. Simitçinin yanındaki banka oturdu:
-
Sıcak bir simit verir misin?
-
Olur amca buyur. Nerden böyle bu saatte?
-
(Yaşlı adam bakmadan eliyle işaret ederek
cezaevini gösterdi.) İşte oradan.
-
Yaa geçmiş olsun amca. Yanında ayran ister
misin?
-
Yok sağol delikanlı.
-
Amca ne kadar oldu gireli sorması ayıp olmaz sa?
-
8 yıl oldu delikanlı.
-
Ooo epey olmuş çok geçmiş olsun. Neden ceza
aldın? (Sabah sabah meraklıydı simitçi, muhabbet arıyordu belliydi.)
-
Sen Gezi olaylarını duydun mu hiç?
-
Evet baya karışıkmış ortalık o zamanlar. Ben pek
hatırlamıyorum 10 yaşındaydım o zamanlar.
-
Şimdi 18 yaşındasın yani?
-
Evet amca. Eee sen de mi katıldıydın o Gezi
olaylarına?
-
Dur anlatayım da dinle! İşte o gezi olaylarında
dediğin gibi ortalık iyice karışmıştı. Yine böyle gösterilerin devam ettiği,
insanların direndiği bir zamandı. Bir çocuk evinden ekmek almaya çıkmış. Tabi
olay olana kadar kimse onu tanımıyordu. Akşam vakti bir haber geldi. 15
yaşlarında bir çocuk başından gaz fişeği ile ağır yaralanmış hastaneye
kaldırılmış. Yoğun bakıma almışlar. Haberlerde çocuğun bilincini kaybettiğinden,
komada olduğundan bahsediyordu. Elim ayağım boşalmıştı sanki. Göğsüm sıkışmıştı.
“Nasıl olurdu, çocuktan ne istemişlerdi?” diye sorular soymaya başladım. O gece
sabaha kadar namaz kıldım , dua etmiştim o çocuk için. Tüm ülke bu haberle çalkalanmıştı.
Eminim benim gibi niceleri dua etti o çocuk için…
-
Sonra ne oldu iyileş timi o çocuk?
-
Dur anlatıyorum; Aradan aylar geçti. Tam 269 gün
komada kaldı. Tüm Türkiye adeta gün saydı onun için, uyanması için. Tam tamına
269 gün komada kaldı yavrucağız. 45 kilodan 16 kiloya düşmüş. İşte o sabah 269.
Gününün 11 Mart 2014 sabahı saat
07:00 ‘de vefat haberi duyuruldu. O sabah o haberin hüznü, siniri ile bir tweet
attım.
-
Sözünü kesiyorum ama tweet ne amca?
-
Haa sen bilmiyorsun tabi kapatılalı çok oldu. Tweet;
yüreğindeki acıyı, öfkeyi, kini 140 harfe sığdırma sanatının adı olmuştu o
zamanlar.
-
Valla bir şey anlamadım!
-
Boş ver delikanlı konu o değil esas konu başka. İşte
o yazdığım yazıdan saatler sonra evimin kapısı yumruklanmaya başladı. Koşarak
gittim kapıyı açtım. Bir hışımla 5-6 kişi vardılar. Üzerime çullandılar. Yere yatırdılar.
Kollarımı arkadan kelepçelediler. Terörle mücadele şubesinden gelmişler. Kelepçeyi
vurularken “Vatanı bölücü, halkı kışkırtıcı tweet atmaktan tutuklusun!” dediler.
Ve karga tulumba götürdüler beni emniyete. Yaklaşık bir gün boyunca
sorgulandım. Onlarca polis geldi sorular sordular. Cevapladım. Onlar sordular
ben cevapladım. Yok sanırım istedikleri cevabı veremedim. Hoop mahkemeye sevk ettiler.
Mahkemeye çıktım. Hoop “Vatanı bölücü, halkı kışkırtıcı tweet atmaktan 8 yıl
hapsine” son duyduğum söz buydu. Sonrasında işte buradayım delikanlı.
-
Ne yazmıştın ki?
-
Güleceksin ama hatırlamıyorum!
-
Nasıl olur 8 yılına neden olan o sözleri nasıl
unutursun amca?
-
Bilmem unutulabiliyor muş demek ki her masum söz
gibi.
-
Adı neydi?
-
Kimin?
-
O çocuğun?
-
Berkin Elvan!
- Allah Rahmet eylesin!
- Amin!
Hasan ERTÜRK
11.03.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder